Memiş Sarı’dan ‘vekillik’ açıklaması: Emekçiler görevi verdikten sonra…
EGEPOSTASI- DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı, Büyük İzmirTV’de yayınlanan Gündeme Dair programında Figen Avcıoğlu’nun sorularını yanıtladı.
Asgari ücret ve dün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘müjdeler olsun’ sözleriyle duyurduğu EYT düzenlemesini değerlendiren Sarı, asgari ücret konusunda ‘çoklu yoksullaştırma’ uyarısında bulundu.
Sarı ayrıca, kulislerde sıklıkla dillendirilen milletvekili adaylığına ilişkin de açıklamalarda bulundu.
“GREV DEĞİL SÖZLEŞME HALAYI ÇEKMEK İSTİYORUZ”
Konak ve Karabağlar’da tıkanan TİS sürecini değerlendiren Sarı, istenen zam oranlarında alım gücünü ve insani yaşam standartlarını işaret etti ve “İzmir’de belediyelerimizde TİS süreçleri var. Büyükşehir’de İZELMAN ve İZENERJİ ile Karabağlar ve Konak belediyelerimizde görüşmelerimiz kritik aşamalara geldi. Umarım işçilerimizin kabul edebileceği, ekonomik ve demokratik haklarını en iyi şekilde kazanacağı bir sözleşmeye imza atarız. Yoksa bitiremediğimz takdirde 16 Ocak'ta Konak ve Karabağlar belediyesinde bir grev bekliyor. Ama umarım ki bu TİS grev halayıyla değil sözleşme halayıyla sona erer. Bundan 2-3 yıl önce TİS’lerde yüzde 15-20 zam gayet iyiydi. Ama günümüzde alım gücünün düştüğü, asgari geçimin 9 bin liralara dayandığı bir süreçte bugün teklif edilen zamların, işçilerin insani yaşam biçimini sağlayacak bir ücret olmaması nedeniyle karşı karşıya geliyoruz. Yani verilen zamların TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranlarının karşısında bile bir diğeri olmadığını söylüyorum. Bugün belki TİS’i yüzde 60-70’e bitirebiliriz. Ama gelen zamların karşısında bu ücret eriyor ve sanki siz 1-2 aylığına sözleşme yapmış gibi oluyorsunuz. Biz bunu asgari ücrette göreceğiz” dedi.
“KAR HIRSINA KAPILAN PATRONLAR…”
Geçtiğimiz günlerde açıklanan asgari ücreti de yorumlayan Sarı, asgari ücret ve asgari ücretlilere ilişkin vahim tabloyu ortaya koydu ve “Asgari ücret 8 bin 500 lira yapıldı. Ama 37 gün sonra asgari ücretin alım gücünün 7 bin liraya düştüğünü göreceğiz. Diğer ay daha da düşecek. Biz onun için asgari ücret komisyonunun 4 ayda bir toplanması gerektiğini söylüyoruz. Günün koşulları ve enflasyona göre asgari ücretin değerlendirilmesini öneriyoruz. Bu mümkün ve yasalar da buna uygun. Ama çok kar hırsına kapılan patronlar ve patronları düşünen iktidarlar bundan kaçınıyorlar. Sebebi de şu: Geçen yıl asgari ücret 4 bin 250 lira olduğunda biz 5 bin 250 lira olsun demiştik. Ama biz bastırdık, sokak bastırdı ve asgari ücrete ara zam yapıldı. Demek ki bu yapılabiliyormuş. Konu hep asgari ücret üzerinden dönüyor. Çünkü ülkede çalışan nüfusun yüzde 70’i asgari ücret ya da asgari ücrete yakın ücretlere çalıştırılıyor. Yani toplum asgari ücretlileştiriliyor. Aslında bizim buna karşı mücadele vermemiz lazım. Sendikaların örgütlenmesi lazım. Asgari ücretlinin çalışan nüfusun yüzde 1-2’sini geçmemesi lazım. Ama bizde yüzde 55. Eğer ki biz sayıyı ne kadar azaltırsak bu ülkenin yoksulluk sınırının üstünde maaş alan emekçi sınıfını yaratırız. Refahı yüksek ve gelişmiş bir toplumu bu ülkenin insanlarına armağan ederiz” diye konuştu.
“HALKTAN YANA MI RANTTAN YANA MI BÜTÇE?”
Asgari ücrete yapılan yüzde 50’lik zammın enflasyon kalrşısında yetersiz kalacağını belirten Sarı, “Kim açıklarsa açıklasın bu ülkede açlık sınırı 10 bin lira, yoksulluk sınırı 26-27 bin lira. Biz bu nedenle asgari ücret 13 bin 200 lira olsun dedik. Yoksulluk sınırı 26 bin liraysa bir hanede 2 asgari ücretli olursa o haneye yoksulluk sınırı üstünde maaş girer. Bu şekilde insan yaşam koşulları sağlanmış olur. Hadi onu da geçelim. Asgari ücret 13 bin 250 lira olmasın. Geri dönelim. Asgari ücret 2 bin 825 lira olsun ama bizim alım gücümüz de o değerde olsun. Siz enflasyonu yok etmediğiniz ve alım gücünü artırmadığınız sürece insanlara 20 bin lira da verseniz kıymeti olmayacaktır. İktidarlar bütçelerini hazırlarken halktan yana mı ranttan yana mı diye sormalıdırlar. Terazinin iki kefesine bunu koymalılar. Ama bu iktidar yıllarıdır ranttan yana bütçe yapmıştır. Bu ülkenin 84 milyar dolarını 5’li çeteye aktardılar. Eğer o para ranttan değil de halktan yana kullanılıyor olsaydı biz bugün asgari ücreti de EYT’yi de, sigaraya ya da başka bir şeye gelen zamları konuşmayacaktık. Bu ülkenin milli geliri halka eşit bir şekilde dağıtıldığında biz refah bir ülke olabiliriz” ifadelerini kullandı.
“AMAÇ AÇ VE ŞÜKREDEN BİR TOPLUM YARATMAK”
Sarı, halkın yoksullaştırılmasının ve asgari ücretin açlık sınırının dahi altında bırakılmasının siyasi bir karar ve çoklu yoksullaştırma politikasının bir parçası olduğuna dikkat çekti ve şunları söyledi; “Neoliberal politikaların, serbest ekonomi piyasasının olduğu her ülkede emekçiler sömürülüyor, soyuluyor. Siz 12 ay maaş aldığınızı sanıyorsunuz ama öyle değil. 365 günün 122 gününü adaletsiz vergi sistemine ve dolaylı ve doğrudan olmak üzere devlete çalışıyorsunuz. Maaşınız elinize geçmeden vergi ödüyorsunuz, sonra aldığınız şeylerden dolaylı vergi ödüyorsunuz. Ama bu iktidar bizim üzerimizden yaptığı bütçeyle 5’li çeteyi zenginleştirerek halkın yüzde 99’unu fakirleştiriyor. İktidar bizleri bilerek fakirleştiriyor. Biat toplumunu geliştirebilmeleri için kendi iktidarlarını sürdürebilmek adına bir yandan emekçiyi işsizlikle karşı karşıya getirip korkutmak bir yandan da çoklu yoksullukla iktidarın bulguruna makarnasına muhtaç hale getirerek şükreden bir toplum yaratmaktır.”
“İKTİDARA DİZ ÇÖKTÜRDÜLER”
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ’müjde’ sözleriyle dün akşam duyurduğu EYT düzenlemesini de değerlendiren Sarı, düzenlemenin ‘müjde’ değil ‘kazanım’ olduğunun altını çizdi ve “AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan 2019’da ‘Seçimi kaybedeceğimi bile bile biz bu yasayı çıkarmayacağız’ demişti. Bu yükün Hazine’nin üzerine bindireceği yükü biliyoruz ve seçimi kaybedecek olsak da bu yasayı geçirmeyeceğiz demişti. Ama bakıyoruz ki dün EYT müjdesi diyor. Bu müjdeyi AKP iktidarı vermedi. Ben EYT’li arkadaşlarıma sesleniyorum. Siz verdiğiniz örgütlü mücadeleyle iktidara diz çöktürdünüz ve hakkınızı söke söke aldınız. Bunun üzerinden kimse siyasi rant devşirmeye kalkmasın. Çünkü arkadaşlarımız mücadele ettiler ve kazandılar. Emekçiler hakları için sokakta oldukları sürece hangi iktidar olursa olsun… İktidarların tüm korkusu, işçilerin emekçilerin birleşik mücadelesinde sokaktaki hareketidir. Eğer ki iktidarlar biz seçiyorsak o zaman bizim gücümüze ve birliğimize inanmak zorundalar. İşçiler de buna inandıkları sürece istedikleri yasaları bir bir çıkarırlar” dedi.
Hemen Aşağıdaki Formu Doldur İlk Yorumu Sen Yap !